Deniz alanları, uluslararası hukukta kıyı devletlerinin hak ve yetkilerini düzenleyen, çeşitli yasal rejimlerle yönetilen stratejik öneme sahip bölgelerdir. Karasuları, münhasır ekonomik bölge, kıta sahanlığı ve açık denizler gibi kategoriler uluslararası hukuk kuralları ile belirlenmiştir. Ancak bu alanların sınırlandırılması ve yönetimi, özellikle kıta sahanlıklarının çakışması, deniz yetki alanlarının paylaşımı ve doğal kaynakların kullanımı gibi konularda ciddi hukuki ve siyasi sorunlara yol açmaktadır. Özellikle enerji kaynakları, balıkçılık ve deniz taşımacılığı gibi konulardaki hak iddiaları, devletler arasında uyuşmazlıklara neden olabilmektedir. Bu bağlamda uluslararası hukukun geliştirilmesi, deniz alanlarının barışçıl, adil ve sürdürülebilir kullanımını sağlamak için kritik bir öneme sahiptir.
1- Deniz Yetki Alanları
Deniz yetki alanları, kıyı devletlerinin denizlerdeki egemenlik haklarını ve yetkilerini tanımlayan uluslararası hukukun temel kavramlarından biridir. Karasuları, bitişik bölge, münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığı, kıyı devletlerine farklı seviyelerde egemenlik ve kullanım hakları sunar. Uluslararası Hukuk kurallarına göre, deniz yetki alanlarının sınırlandırılması genellikle hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde çözümlenir. Türkiye, Ege ve Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının belirlenmesi konusundaki haklarını, coğrafi ve tarihsel gerçekler ışığında savunmakta ve bu alanlarda ulusal çıkarlarını korumayı hedeflemektedir. Deniz yetki alanları ve ilişkili sorunlar DEHUKAM’ın öncelikli çalışma alanları arasında yer almaktadır.
2- Deniz Saha Planlaması
Deniz saha planlaması, deniz ve kıyı alanlarının ekonomik, çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda düzenlenmesini amaçlayan bir yönetim sürecidir. Bu planlama, deniz kaynaklarının etkin ve dengeli bir şekilde kullanılmasını sağlamak için balıkçılık, deniz taşımacılığı, deniz üstü rüzgâr enerjisi, turizm ve çevresel koruma gibi faaliyetleri uyum içinde düzenler. Türkiye gibi üç tarafı denizlerle çevrili ülkelerde, bu planlama süreci, deniz yetki alanlarındaki doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını ve çatışan kullanıcı taleplerinin çözümünü hedefler. Gelişmekte olan ve kendi içinde güncelliğini koruyan bir kavram olan deniz saha planlaması hakkında proje ve danışmanlık faaliyetleri yürütmek DEHUKAM’ın öncelikli çalışma alanları arasında yer almaktadır.
3- Denizde İnsan Hakları ve Düzensiz Göç
Denizde insan hakları ve düzensiz göç, uluslararası deniz hukukunun her geçen gün daha fazla tartışılan konularındandır. Uluslararası Hukuk kurallarına göre denizler, tüm insanlığın ortak mirası olarak kabul edilmekte ve uluslararası sularda seyahat özgürlüğü sağlanmaktadır. Ancak düzensiz göçmenlerin deniz yoluyla seyahat etmeleri, insan hakları ihlalleri ve denizde yaşanan hayat kurtarma sorumlulukları gibi pek çok sorunu beraberinde getirmektedir. Uluslararası deniz hukuku, özellikle Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ve Mültecilerin Statüsüne Dair Sözleşme gibi belgeler ile denizde insan hayatını koruma ve mültecilerin güvenliğini sağlama konusunda devletlere yükümlülükler getirmektedir. Ancak düzensiz göçmenlerin deniz yoluyla geçişleri, özellikle Avrupa ve Akdeniz bölgelerinde yaşanan trajik kazalar, uluslararası iş birliği ve etkin müdahale gereksinimini ortaya koymaktadır. Türkiye gibi kıyı devletleri, bu sorunla mücadelede önemli bir rol oynamakta ve deniz sınırlarında insan hakları ihlallerini önlemek için uluslararası normlara uygun politikalar geliştirmektedir. Denizde insan hakları ve düzensiz göç konularında proje ve danışmanlık faaliyetleri yürütmek DEHUKAM’ın öncelikli çalışma alanları arasında yer almaktadır.
4- Kutup Hukuku
Kutup hukuku, kutup bölgelerinde egemenlik, çevre koruma, deniz kaynaklarının kullanımı ve uluslararası iş birliği gibi konuları düzenleyen uluslararası hukuk kuralları bütünüdür. Bu alanlar, ulusal egemenlik sınırlarının belirsiz olduğu ancak Uluslararası Hukuk kurallarına göre küresel bir ortak miras olarak kabul edilen bölgelerdir. Kuzey Kutbu’nda, özellikle Kutup Denizi ve denizaltı kaynakları Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ve Kutup Anlaşmaları çerçevesinde yönetilmektedir. Güney Kutbu ise Antarktika Anlaşması ile düzenlenmiş olup bu bölge üzerinde askeri faaliyetler ve egemenlik iddialarına son verilmiştir. Kutup hukuku, bu bölgelerdeki doğal kaynakların korunmasını, bilimsel araştırma yapma hakkını ve çevresel sürdürülebilirliği sağlamayı amaçlarken aynı zamanda küresel iş birliğini teşvik eder. Türkiye, bu alandaki uluslararası düzenlemelere uygun politikalar geliştirerek kutup bölgelerinin korunmasına katkı sağlamayı hedeflemektedir. Kutuplardaki faaliyetlere ilişkin hukuki altyapının araştırılması konusunda çalışmalar yürütmek DEHUKAM’ın öncelikli çalışma konuları arasında yer almaktadır.
5- Su Altı Kültürel Miras
Su altı kültürel mirası denizlerde ve göllerde bulunan tarihi, arkeolojik ve kültürel değer taşıyan eserleri kapsar. Bu miras; batık gemiler, antik limanlar, batık şehirler, heykeller ve diğer arkeolojik kalıntıları içerebilir. Uluslararası Hukuk kurallarına göre, su altı kültürel mirası, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde korunması gereken bir varlık olarak kabul edilir. Türkiye, zengin su altı kültürel mirasıyla bu alandaki koruma çabalarına büyük katkı sağlamakta ve uluslararası iş birliğine destek vermektedir. Bu çerçevede su altı kültürel mirasa ilişkin çalışmalar yürütmek DEHUKAM’ın öncelikli çalışma konuları arasında yer almaktadır.